SON YAZILAR
latest

sağlıklı yaşam

sağlıklı yaşam/block-2

aşk oyunları

aşk oyunları/block-6

sağlıklı yiyecekler

sağlıklı yiyecekler/block-5

diyet zayıflama

diyet zayıflama/block-4

cinsel yaşam

cinsel sağlık/block-3

sağlık

sağlık/block-2

moda

moda/block-3

güzellik sırları

güzellik sırları/block-1

Latest Articles

Kokuda da antioksidan bulundu

Antik çağlardan beri aromaterapide yaygın olarak kullanılan, aktif moleküller içeren doğal yapraklar, çiçekler, kökler, kabuk ve reçinelerin bir bilimsel yararı daha ortaya çıktı. 

Seoul National University'de yapılan araştırmada; kadife çamı uçucu yağında bulunan bazı aromatik moleküllerin cildi antioksidan gibi davranarak koruyabildiğine dair bulgular elde edildi.

Peki binlerce yıldır kullanılan aromatik özlerden nasıl yararlanabiliriz?

Klinik Aromaterapist Leyla Çakır, gerek ruhunuzu sakinleştirmek istediğinizde gerekse vücudunuzu korumak için aromaterapiden nasıl yararlanabileceğiniz konusunda şu bilgileri verdi:

"Aromaterapinin olumlu etkileri binlerce yıldır bilinmektedir. Çiçekler, yapraklar, dallar ya da köklerden elde edilmiş uçucu yağları kullanmak enfeksiyondan uykusuzluğa, menopozdan deri rahatsızlıklarına, stres ve bağışıklık sistemi sorunlarına kadar her yerde kullanılmıştır.

Papatya: Çok iyi bir antioksidandır. Derinlemesine yatıştırıcı bir etkisi vardır. Strese çok iyi gelir anti-inflamatuar özelliği; hassas, alerjik ve kaşıntılı ciltler için idealdir.

Lavanta: İyi bir anti oksidandır. Lavanta kokusu kan basıncını düşürebilir. Depresif ruh halini, inflamasyonu, kasılmaları, baş ağrısını, kas ağrılarını, bulantıyı, adet sancılarını azaltır.

Biberiye: Biberiye çok güçlü bir antioksidandır. Toksik maddelerin derinin yağ tabakasına zarar vermesini engeller, hafızayı güçlendirir. Sarkmış veya sarkmaya meyilli ciltleri sıkılaştırır ve toparlar. İyi bir antiseptiktir. Bakteri ve virüs kaynaklı cilt problemlerini gidermeye yardımcıdır. Saçları güçlendirir, daha hızlı uzamasını sağlar.

Fesleğen: Kuvvetli bir antioksidandır. Beyin için harika bir yağdır. Zekayı uyarır, zihni temizler, konsantrasyonu güçlendirir. Yatıştırıcı etkisi vardır. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir.

Okaliptüs: Güçlü bir anti oksidandır. Hücreleri serbest radikal hasarına karşı korur; antibakteriyel ve antivirütik özellikleri vardır, öksürüğün hafiflemesine yardımcı olur.

Günlük: Günlük özellikle nane ile karıştırıldığında çok iyi bir serbest radikal temizleyicidir. Hücre yenilenmesini destekler meditatif etkilidir. Sinirleri yatıştırır, stresi dengeler.

NASIL UYGULANIR?

Kokulardan verimli bir şekilde yararlanmak için, aromaterapi eğitimi almış sağlık profesyonelleri ve sertifikalı aromaterapistlerin gözetimi altında uygulama yapılmalı.

Koklama: Bir kase kaynar suya 6 ile 12 damla uçucu yağ damlatın. Başınızın üstüne bir havlu koyarak kokulu buharı içinize çekin. Gözlerinizi açmayın. Ya da koton ped üzerine birkaç damla uçucu yağ damlatın ve derin nefes ile içinize çekin.

Difüzyon: Uçucu yağ difüzörü veya aroma lambaları bu konuda en iyi sonucu verir. Fakat bunların hiçbiri yoksa genellikle havaya spreyle püskürtmeyi öneriyorum. Bu teknik, sinirleri yatıştırır, daha iyi hissetmeye yardımcı olur ve hatta solunum durumunu iyileştirdiği söylenmektedir. Yedi yemek kaşığı suya 10 damla uçucu yağ ilave edin.

Masaj: 30 ml badem yağının içine beş damla uçucu yağ ilave edin. Yüksek konsantrasyon deriyi tahriş edebilir.

Banyo: Bir küvet dolusu suya sekiz damla ilave etmek genellikle yeterlidir. Eğer duş alıyorsanız ıslak sünger ya da lifi su – yağ karışımına daldırın ve duşun altındayken vücudunuza uygulayın. Her uçucu yağ banyoda kullanıma uygun değildir buna dikkat edin.

Sıcak ve soğuk kompres: Yaklaşık 120 ml su içine 5 – 10 damla uçucu yağ ilave edin. Bir bezi, karışımın içine daldırın ve sonra gerekli bölgeye tatbik edin.

BEBEKLER, KÜÇÜK ÇOCUKLAR, HAMİLE KADINLAR

Aromaterapinin herkes için uygun bir terapi yöntemi olmadığına dikkati çeken Klinik Aromaterapist Leyla Çakır, şu uyarılarda bulunuyor:

"Bebekler ve küçük çocuklar, hamile kadınlar ve deri alerjisi olanların aromaterapiden uzak durması iyi olabilir. Aroma terapi uygulanacağı zaman kokuyu içinize çekerken gözlerinizi kapatmayı unutmayın. Ayrıca yağlar son derece yoğun olduğu için yutmamaya dikkat edin; toksik doz aşımı yaşayabilirsiniz."

Kilo vermenin dayanılmaz hafifliği

Kilo vermeyi düşünürken, çoğu kişide "ideal" vücut ağırlığı ya da nihai bir kilo kaybı hedefi vardır. İnsanlar, düzinelerce kilo vermedikçe daha sağlıklı olmayacaklarını düşünürler.

Bu bir yanlış anlamadır. Araştırmalar, kilo vermenin getirdiği faydaların yüzde 5-10 oranında kaybedilen kiloyla ortaya çıktığını göstermektedir. Bu, 200 kilo ağırlığında bir kişinin 10 ila 20 kilo civarından bir kilo kaybından büyük fayda sağlayacağı anlamına gelir.

Birçok obezite vakasında, yüzde 5-10 oranında verilen kilo insanların sahip olduğu yandaş hastalıklarda azalma olduğunu gösterir.

BariatrikLab Obezite ve Metabolik Cerrahi Merkezi kurucusu Prof. Dr. Halil Coşkun, mütevazi bir şekilde kilo vermenin genel anlamda sağlığımızı nasıl etkileyeceği konusunda şu bilgileri verdi:

KOLESTEROL
LDL olarak da adlandırılan kötü kolesterolümüzü düşüren ilaçlar mevcut olsa da doktorlar ve hastalar HDL olarak adlandırılan iyi kolesterolü artırmanın (birkaç puan bile olsa) ne kadar zor olduğunu bilirler.

Yüzde 5-10 oranında bir ağırlık kaybı HDL kolesterolünde beş puanlık bir artışa neden olabilir. Bu, HDL'yi yükselterek, bir bireyin kalp hastalığı geliştirme riskini düşürebilir. Erkekler için 40 mg / dl'den fazla ve kadınlarda 50 mg'dan fazla HDL kolestrolü kalp hastalıklarına karşı koruyucu görevi görür.

Kanda yüksek miktarda zararlı diğer yağ benzeri parçacıklar var. Bunlara trigliseritler denir. Yüksek miktarda trigliseritleri olan insanlar, diğer sorunlar arasında kalp krizi ve felç riski altındadır. Normal seviyenin 150 mg / dl'nin altında olması gerekirken, 200 mg / dl'nin üzerindeki herhangi bir miktar yüksek kabul edilir.

Vücut ağırlığının yüzde 5-10'unu kaybetmenin trigliseridlerde 40 mg / dl'lik bir düşüşe sebep olduğu gösterildi ki bu önemli bir düşüştür. Bu seviye, aşırı alkol alımının azaltılmasının yanı sıra, egzersiz yapılarak, konsantre şekerler, karbonhidratlar ve yağlar için düşük bir diyet uygulayarak daha da gelişebilir.

YÜKSEK TANSİYON
Fazla vücut ağırlığı, hipertansiyon vakalarının yaklaşık yüzde 25-30'unu oluşturur. Artan vücut ağırlığı hemodinamik anormalliklere ve kan basıncının yükselmesine neden olan diğer değişikliklere neden olur. Yüzde 5-10'luk bir kilo kaybıyla hem sistolik hem de diyastolik kan basıncı ortalama 5 mmHg azalır. Sebzeler, meyveler yiyerek ve az yağlı süt içerek, tuz kısıtlı bir diyet yaparak, bu kilo kaybı potansiyel olarak daha da yükseltilebilir.

DİYABET
Şeker hastalığını taramak ve tedavisini izlemek için kullanılan laboratuvar belirteçlerinden birine Hemoglobin A1C adı verilir. Bu belirteç normal seviye 6.5'in altında olmalıdır. Araştırmalar, yüzde 5-10 kilo vermenin bu işaretleyiciyi ortalama yarı yarıya azaltabileceğini gösteriyor. Bu, bazı anti-diyabetik hapların kan şekerleri üzerindeki etkisine yakındır.

İNSÜLİN DİRENCİ
Kilo artışı ile görülen bir başka durum, insülin direnci adı verilen bir fenomendir. Bu bozuklukta, pankreas insülin adı verilen hormonu normalden daha fazla üretir. İnsülin kan şekeri düzeylerini normal tutmaktan sorumludur. Bu durumda, dokuların insülin etkilerine karşı dirençli olduğu için yüksek düzeyde insülin gerekir.

Birisi insülin direncine sahip olduğunda, kandaki yüksek insülin seviyesi, özellikle bel bölgesinde, anormal kolestrole, bazen erkeklerde saç dökülmesine, kısırlığa ve kadınlarda hormon düzeylerinde belli bir değişikliğe neden olur. Yüzde 5-10 oranında kilo kaybının, insülin düzeylerini önemli ölçüde düşürdüğü ve bu nedenle bu koşulların tersine çevrilmesine yardımcı olduğu bulunmuştur.

UYKU APNESİ
Obstrüktif uyku apnesi, aşırı miktarda horlayan ya da uyku esnasında yeterli miktarda hava teneffüs edemeyen hastalarda sıklıkla teşhis edilen bir uyku bozukluğudur. Bunun nedeni, uyku esnasında duraklamalar ve solunum boşluklarıdır. Bu hastalık yetersiz oksijenasyona neden olur. Bu, gün boyunca yorgunluk ve uyku haline neden olur. Aynı zamanda, bazı hastalıkların tedavi, örneğin hipertansiyon gibi, süresini uzatır.

Uyku apnesi ortaya çıktığında, kandaki oksijen seviyeleri uyku sırasında çok düşüktür ve CPAP adı verilen bir solunum cihazı kullanılması gereklidir. Yüzde 5-10'luk bir kilo kaybının uyku apnesini düzeltebileceği ve bazen apne çok şiddetli olmadığı taktirde hastaları CPAP solunum makinesinden kurtarabileceği ihtimal dahilindedir. Bu, bazıları için büyük bir başarıdır, çünkü bir CPAP kullanmak hayat kurtarıcıdır, ancak bunu kullananlar tarafından sıklıkla hantal olarak algılanmaktadır.

İLTİHAP
Fazla ağırlığın insan vücudundaki hücrelere etkisini inceleyen çalışmalarda, yağ hücrelerinin ve özellikle de abdominal yağ hücrelerinin, kan damarlarında iltihaplanmaya neden olan çok sayıda madde ürettiği görülmüştür. Bu enflamasyon daha sonra plaklara ve pıhtılara neden olabilir ve kalp atım hızını etkileyerek kalp krizine neden olabilir. Kilo kaybı yüzde 10 düzeyine ulaştığında, kan dolaşımındaki iltihaplanmaya neden olan maddelerin seviyeleri önemli ölçüde düşer ve bu nedenle vasküler hasar riski de azalır.

Bütün bu faydalar yüzde 5-10 gibi düşük bir orandaki kilo kaybıyla ortaya çıkar. Nihai olarak kalp krizi veya felç geçirme ihtimalini de önemli ölçüde azaltır. Ilımlı bir ağırlık değişimi halihazırda muazzam sağlık yararlarına neden olmaktadır.

Yüzümüz simetrik olsaydı nasıl olurdu?

Aynanın karşısına geçin ve yüzünüze alıcı gözüyle bakın. Sağı ve solu birbiriyle aynı mı görünüyor yoksa bir tarafı daha mı şiş geldi gözünüze?

Ağzınızı açıp kapayın ve bu sırada çenenizin simetrik açılıp açılmadığını gözleyin. Simetri kaybı, bazı fonksiyon kayıplarında ya da rahatsızlıklarda ağır ağır yüzünüze yerleşir. Dikkatli bir izleyici değilseniz farkına bile varmazsınız.

Ortodontist Dr Aylin Sezen Yalçın günlük yaşamımızda pek dikkat etmediğimiz ancak genel görünümümüze kalıcı etki yapacak Yüzde Asimetri konusuna dikkat çekti… Yalçın, tek taraflı çiğneme alışkanlığının yüzde asimetriye sebep olduğunu belirterek simetrinin yüz güzelliği ve sağlığı için önemini şu sözlerle anlattı:

"Günümüzde, yüz güzelliği, her yaşta birey için önemli. O sebeple 8 yaşından 80 yaşına kadar dişlerimizin sağlığı, cildimizin sağlığı ile ilgileniyoruz. Dişlerin sağlıklı olmasının yanında güzel bir gülümseme, kişinin kendine güvenini arttıran, sosyal hayatını kolaylaştıran bir etkendir. Simetri, özellikle yüz güzelliği söz konusu olduğunda daha önemli bir konu haline gelir. Dış dünya ile iletişimimiz olan yüzümüzün tam ahengi ancak tam bir simetri söz konusu olduğunda sağlanabilir. Biz diş hekimleri olarak bir kişiyi muayene ederken öncelikle yüzündeki bazı noktaların ve dişlerinin simetrisini değerlendiririz. Kişisel kanım, yüz yumuşak ve sert dokularında simetri sağlanmadıkça, ideal bir gülümseme ve yüz estetiği sağlanamaz."

Tek Taraflı Çiğneme Asimetri Sebebi

Simetri bozukluğunun, genetik, doğumsal, travmatik sebeplerle oluşabileceğini belirten Ortodontist Dr Aylin Sezen Yalçın, yüzümüzde asimetriye sebep olabileceğinden habersiz olduğumuz ve en sıklıkla rastlanan durumun, tek taraflı çiğneme alışkanlığı olduğunu söyledi. Yalçın, tek taraflı çiğneme sebeplerini şöyle sıraladı:

● Ağzın tek tarafında ağrılı, kanamalı iltihaplı bir dişin varlığı,

● Tek tarafta çekilmiş ve yerine protez yapılmamış dişsiz alanlar,

● Alışkanlıklar,

● Yüksek yapılmış yada doğru yapılmamış dolgu yada protezler..

● Çene eklemi rahatsızlıkları

Yalçın sözlerini şöyle sürdürdü:

"Her ne sebepten olursa olsun, çiğneme tek taraflı olarak yapılıyorsa o taraftaki çiğneme kasımızın hacminde arış olur. Zaman içinde artarak, diğer tarafla arasında belirgin farklılıklar oluşmaya başladığında farkedilebilir.Tıpta prensibimiz, sonucunu bildiğimiz durumların oluşmaması için önlem almaktır. Bu yüzden diş tedavilerimizin ve kontrollerimizin aksamaması, ilerde oluşabilecek daha ciddi sorunların önüne geçecektir… Sağlıkla gülümseyin."

Modaya uyarken omurganızdan olmayın

Güzel görünmek adına kullanacağınız aksesuar ve giysilerin omurga sağlığınızı tehdit eder hale gelmemesine dikkat edin. Modaya uygun giyinirken omuzunuzun sıkışmasına, giydiklerinizin sizi “fıtık” etmesine izin vermeyin. 

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağatay Öztürk güzel görünerek aynı zamanda nasıl sağlıklı olabileceğiniz konusunda tavsiyelerde bulunuyor.

Fıtığı, omurga eğriliği-kayması, skolyoz sorunu ve benzeri rahatsızlığı olanlar modanın nimetlerinden yararlanmayacak mı? Tabi ki yararlanacak ancak giydiklerini ve aksesuarlarını dikkatli seçerek. Omurga sağlığının, tüm bedenin dengesi için çok önemli olduğunu söyleyen Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağatay Öztürk, gündelik yaşantımızda ona daha iyi bakmamız ve omurga dostu kıyafet-aksesuarlar seçmemiz konusunda ipuçları veriyor.

Omurganıza Gözünüz Gibi Bakın O Ağır İşçi Değil…

Omurga sağlığını korumanın birinci yolu, omurgaya aşırı yük binmesine neden olacak kıyafetlerden kaçınmak. Örneğin iş ve gece hayatında şıklığınızı tamamlayan yüksek topuklu ve gösterişli ayakkabıların uzun vadede omurganızda ciddi problemlere sebep olma riski var. “Topuklu ayakkabılar ayak anatomisini bozarak vücutta ciddi problemlere yol açıyor. Topuklu ayakkabı giyildiği takdirde vücudun kuvvet merkezinde öne doğru kayma oluşuyor; bu da kalça ve omurganın hizasını bozuyor” diyen Çağatay Öztürk, sonucun ise bel ağrısı ve omurgada şekil bozukluğuna varabileceğini belirtiyor. Ayağı destekleyen ayakkabılar giymek, düztabanların omurgasını dengede tutmak için ayakkabı içine ortopedik destek koyması yapılabilecekler arasında.

Cüzdanlarınız Gülle, Çantalarınız Beton Etkisi Yapmasın

• Sıkı sütyenler ve çarpraz sporcu sütyenlerine dikkat. Benzer şekilde boyundan bağlı giysiler giydiğinizde omuz, sırt ve boyun sağlığınızı riske atmış olursunuz.
• Oturarak iş yapıyorsanız ayaklarınızın yere sağlam basmasını sağlayacak ayakkabılar giyin.
• Cüzdanınız bile omurganızın ağırlık yapıyor ve dengesini bozuyor. Gülle gibi cüzdanlardan kaçının.
• Boynunuza uzun süreli ağır kolyeler takmayın.
• Kalem etekler dizleri bitiştirdiği için dengeli yürümeyi zorlaştırır. Ayrıca hareketi kısıtladığı için disklerde sorunlara yol açabilir.
• Zayıf görünmek ya da vücudunuzu toparlamak için giydiğiniz korseler çok sıkı ve esnemiyorsa omurgaya basınç uygulayarak disklerinizi tehlikeye sokabilir.

Çantanız Hem Tarzınızı Hem Sağlığınızı Yansıtsın

Günlük çantanızı daha ziyade iş için kullanıyor ya da okul kitaplarınızı taşıyorsanız ağırlığı eşit dağıtmak için çok bölmeli olmasına dikkat edin. Mecbur kalmadıkça günlük kullanım için büyük çanta almayın. Çanta büyüdükçe içine dolduracağınız objeler artacak ve aksesuarınız omurganızın taşıyacağından daha ağır hale gelecektir. Bu durum “omuz sıkışması” denen rahatsızlığa sebep olabilir.

Sırt çantası: Sırt çantası kullanmayı tercih ediyorsanız vücut ağırlığınızın yüzde 15’ini geçmemesine özen gösterin. Askıları sert ve dar ya da fazla gevşek sırt çantası kullanmayın. Sert askılar bel, boyun ve sırtınızdaki bağ dokusuna zarar verir.

Tekerlekli çantalar: Gün içerisinde veya seyahatte evraklarınızı-bilgisayarınızı taşımak için kullandığınız tekerlekli çantalar her ne kadar pratik olsa da merdiven ya da yokuş çıkarken ağırlığıyla omurganızı zorlayabilir.

Kol çantası: Kol çantanız vücut ağırlığınızdan yüzde 10’undan hafif olsun. Çantanızı omuzda taşımayı tercih ediyorsanız uzun süre tek tarafta taşımak yerine yer değiştirin. Tek taraflı çanta kullanımı ağır postür bozukluklarına neden olmasa da omurgayı zorladığı için dengesizliğe neden olabilir.

Türkler ev yemeklerinden vazgeçmiyor


Ev yemeklerine olan ilginin arttığı bu dönemde Yemeksepeti, Türk insanının ev yemeği tutkusunu merak etti ve araştırdı. Yemeksepeti'nin raporuna göre Türk insanının geleneksel lezzetlere olan ilgisi her geçen gün artıyor.

Artan bu ilgi online sipariş trendlerini de değiştiriyor. 2018 yılı ve 2019'un ilk çeyreğinde ev yemekleri kategorisinde toplamda 3 milyon adet sipariş verildi. Türkler en çok milli lezzetimiz olan kuru fasulyeyi tercih ediyor.

En sevilen sebze ıspanak seçilirken, günün her saati tüketilebilen kültürümüzün vazgeçilmezi mercimek ve ezogelin çorbaları, ev yemeği siparişinde yan ürün olarak tercih ediliyor.

Yemeksepeti'ne kayıtlı ev yemekleri restoranlarının sayısı geçen yıla göre yüzde 40 artış gösterdi. En çok ev yemeği siparişi verenlerin yaş ortalaması ise 19-28 yaş aralığındaki gençlerden oluşuyor.

Türk mutfağı binlerce yöresel lezzetiyle kuşkusuz dünyanın en zengin mutfaklarından biri. Türk insanının bu geleneksel lezzetlere olan ilgisi hiç azalmıyor. Bu düşkünlük son yıllarda online sipariş trendlerine de yansıyor.

Binlerce lezzeti kullanıcılarıyla buluşturan Yemeksepeti, kullanıcılarının ev yemeklerine olan ilgisini araştırdı ve ortaya ilginç sonuçlar çıktı.

Bu trend raporuna göre; her ne kadar burger ve pizza geleneksel lezzetlerden daha fazla sipariş edilse de son yıllarda online siparişte ev yemeklerine ilgi günden güne artıyor.

Bu büyüme trendine etki eden faktörleri açıklayan Yemeksepeti Pazarlama Direktörü Barış Sönmez; "Öncelikle gençler artık ev yemeklerini daha fazla tercih etmeye başladılar.Evde yemek yapmaya zaman bulamayan, anne yemeğini özleyen, uygun ve sağlıklı alternatif arayan gençler ev yemeği siparişine yöneliyor. Bu kategoride en çok sipariş verenlerin yaş ortalamasının 19-28 olması bunun en büyük göstergelerinden. Yanı sıra, ofise verilen yemek siparişlerinde de ev yemekleri yükselen bir trende sahip. Türkiye'de hem ofis çalışanlarının ve üniversite öğrencilerinin yoğun olduğu büyük şehirlerde hem de Türkiye genelinde kayıtlı ev yemekleri restoranlarının sayısı geçen yıla göre yüzde 40 arttı. Artık insanlar evde yemek yapmak yerine evde yapabileceği her tarz yemeği söyleyebiliyor. Yemeksepeti kullanıcılarının tercihlerinde de bu trendlerin yansımaları görebiliyoruz. En hızlı büyüyen kategorilerden biri ev yemekleri kategorisi." dedi.

3 milyon adet ev yemeği siparişi verildi, favori ev yemeği 'kuru fasulye' oldu

Yemeksepeti kullanıcıları 2018 yılı ve 2019'un ilk çeyreğinde toplamda 3 milyon adet ev yemeği siparişi verdi. Zengin Türk mutfağına has binlerce yemek arasından ev yemekleri siparişlerinin gözdesi ise milli lezzetimiz kuru fasulye oldu. Kuru fasulyeyi yine baklagil ailesinden siparişle nohut izlerken en çok sipariş verilen üçüncü lezzet ise etli yaprak sarması oldu.

Gençler ev yemeklerine yöneliyor

Türkiye'de ofis çalışanlarının ve üniversite öğrencilerinin yoğun olduğu İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerle birlikte Türkiye genelinde Yemeksepeti'ne kayıtlı ev yemekleri restoranlarının sayısı da geçen yıla göre yüzde 40 arttı.

Ayrıca pek çok restoran mevcut menüsüne ev yemeklerini dahil etti. Sipariş verenlerin yaş ortalaması ise 19-28 yaş aralığındaki gençlerden oluşuyor.

Sebze yemeklerinin şampiyonu ıspanak ve karnıyarık

Vitamin ve mineraller bakımından en sağlıklı sebzelerden biri olan ıspanağın yemek çeşitleri de çoğaldı. Yemeksepeti'nde yumurtalı ıspanak, ıspanak graten, mantarlı ıspanak hatta ıspanaklı krep gibi pek çok çeşidi olan ıspanak yemekleri en çok tercih edilen sebze yemeği oldu.

Türk mutfağında patlıcanı, mezesinden, közlemesine, etli yemeğinden, kebabına kadar birçok çeşidiyle görmek mümkün. Yemeksepeti'nde ise patlıcan yemeği çeşitleri arasından yapımı zahmetli olan karnıyarık sebze yemekleri arasında ıspanaktan sonraki en popüler lezzet oluyor.

Çorbalar vazgeçilmezimiz

Anadolu ve Türk kültürünün önemli yemeklerinden biri de çeşit çeşit çorbalar. Günün her saati tüketilebilen, sindirimi kolaylaştıran çorbalar Yemeksepeti kullanıcılarının da vazgeçilmezi oluyor. Ev yemeği siparişinde yan ürün olarak çorba tercih edildi. Bu çorbalar arasından en sevilenler ise mercimek çorbası ve ezogelin çorbası.

Bu testle beslenme tarzınız ortaya çıkıyor

Bu testle beslenme tarzınız ortaya çıkıyor
Yeşil misin, değil misin? Yaşam tarzınızın ne kadar sağlıklı olduğunu bu testle keşfedin.

Beslenme, spor, hareket hayatınızda ne kadar önemli? Sağlıklı beslenmenin neresindesiniz? Bu 10 soruluk testi yanıtlayıp sonuçları değerlendirin.

1. Sabah kahvaltım:

A. Taze sebzeler ve yeşilliklerle hazırlanmış bir salata ve taze sıkılmış meyve suyu
B. Salamlı sandviç
C. Pastaneden aldığım yağlı poğaça veya açma

2. Güneşli bir haftasonunda:

A. Erkek arkadaşımla sahilde yürüyüşe çıkarım.
B. Evime yakın olan sokaklarda veya bir alışveriş merkezinde alışverişe giderim.
C. Evde camları açıp, televizyon karşısında bir şeyler atıştırıp keyif yaparım.

3. Günlük su tüketimim:

A. Tam olarak bilmiyorum, ama ofisteki cam şişemi günde yaklaşık 10 defa doldurmuş oluyorum.
B. Günlük önerilen miktardan bira daha az tüketiyorum.
C. Su içmeye pek vakit bulamıyorum. İçtiğim zaman da kahveyi tercih ediyorum.

4. Doğal yemek menüsü anlayışım:

A. Izgara tavuk göğsü, pazardan aldığım taze ıspanak ve esmer pirinç
B. Izgara tavuk göğsü, patates püresi ve peynir soslu brokoli
C. Izgara dondurulmuş tavuk

5. Sağlıklı beslenme bilgilerini kimlerle paylaşıyorsun?

A. Herkesle. Kedimden tutun, apartman görevlisine kadar…
B. Ailem ve arkadaşlarımla
C. Bu konuda konuşmak ilgimi çekmiyor.

6. Kendi yemeğim ile kedimin yemeği arasındaki fark:

A. Ambalaj ve form. Ama ikimiz de taze et ve sebzelerle besleniyoruz.
B. Ben balık veya tavuk yemiyorum ama kedim yiyor.
C. Sanırım kedim benden daha sağlıklı besleniyor.

7. Deniz kenarına veya havuza gittiğimde yanımda götürdüklerim:

A. Gölge yapması için büyük bir şemsiye, 30 korumalı krem, güneş gözlüğü ve bolca su
B. 30 korumalı krem ve bolca su. Şemsiyeye gerek duymuyorum.
C. Buz gibi bira ve en sevdiğim dergiler

8. Buzdolabım:

A. Düzenli bir şekilde dizilmiş taze sebze, meyve ve meyve suları
B. Sebze ve meyveler. Aralarda da bazı kaçamak yiyeceklerim oluyor.
C. Buzdolabımda her zaman olan tek şey ojelerim

9. Arkadaşlarınızla yediğiniz bir öğle yemeğinden sonra ofise döndüğünüzde:

A. Yediklerinizi yakmak ve akşamüstü enerjisini depolamak için merdivenle çıkarım.
B. Dördüncü kata kadar merdivenle çıkarım, 6’ya geçişte asansöre binerim.
C. Kendime bir kahve koyup bilgisayarımın başına geçerim.

10. En son ne zaman spor salonuna gittin?

A. Açık havada spor yapmayı tercih ediyorum. En son bu sabah bisikletle sahile gidip ardından yürüyüş yaptım.
B. İki gün önce salonda 30 dakika bisiklet çalıştım.
C. En son 17 yaşındayken.


*Değerlendirme aşağıdadır*



A’lar çoğunluktaysa ‘Yeşil’sin:


Sağlıklı beslenme ve yaşam ile ilgili her şeyi okumaktan, araştırmaktan ve uygulamaktan zevk alıyorsun. Bunların karşılığını da alıyorsun, çünkü gerçekten de çok sağlıklısın! Ayrıca sahip olduğun tüm bu bilgileri herkesle paylaşıyorsun ve herkesin sağlıklı yaşamı benimsemesine yardımcı olmaya çalışıyorsun. İşlenmiş yiyecekler ve yağlar hayatında hiçbir şekilde yer almıyor. Sporunu doğru mekan ve doğru zamanlarda yapıyorsun. Tüm bunlar sana manevi olarak da sağlık kazandırıyor; ruhen mutlu ve enerjik oluyorsun. Ne diyelim, tebrikler ve aynen devam!

B’ler çoğunluktaysa ‘Açık Yeşil’sin:


Sağlıklı yaşamak için elinden geleni yapıyorsun. Fakat yine de biraz daha dikkatli olmak gerekebilir. Genelse sağlıklı besleniyorsun ama arada bir kaçamaklar yapıyorsun. Önemli olan iradeni koruyabilmen, bu sağlıksız kaçamakları rutine dönüştürmemen… Ayrıca spor seviyeni biraz daha artırabilirsin. Alışveriş merkezinde dolanarak da efor sarf ediliyor, haklısın. Ama yine de bu açık havada veya spor kulübünde yapacağın egzersizlerle aynı şeye denk gelmiyor. Bunun dengesini de kurabilirsen, sen de çok ‘yeşil’ kategorisine geçiş yapabilirsin!

C’ler çoğunluktaysa maalesef ‘Yeşil Değilsin’:


Senin için beslenme hazır yemekler ve abur cuburlardan oluşuyor. Su yerine kahveyi, merdiven yerine asansörü, sağlıklı bir kahvaltı yerine yağlı bir poğaçayı, spor yerine koltukta yatmayı tercih ediyorsun. Hemen yapman gereken ise tüm bu tercihlerini tersine çevirmen. Beslenmene acil bir düzenleme yapman, spor için harekete geçmen ve gün boyunca bol bol su içme alışkanlığını edinmen… Unutma, bu şekilde devam edersen, daha sık hastalanacak, daha çabuk yaşlanacak ve hem bedenen hem ruhen sağlıksız bir yaşam sürmek zorunda kalacaksın!

Kadınlara özel 7 zayıf nokta

Kadınların, erkeklerin gözünde sıklıkla gereksiz alışveriş ve dedikodu yapan, kıskanç ve gururlu yaratıklar olduğu düşünülür.

Açıklayabiliriz! Hepsinin bir nedeni var.

1- Tembeliz



Gün içinde hiç bitmeyen stres ve yaşadığımız gerginlikler... Bunlar bir zaman sonra bizim sürekli her şeyden şikayet etmemize neden olmaktadır. Gün içinde sürekli oradan oraya koşan bedenimiz, akşam olduğunda da aynı tempoda devam edemiyor. Bir yerden sonra iflas etmekte. Hangimiz çok yoğun tempolu bir iş gününden sonra akşam 1 saat gibi egzersiz yapıyoruz mesela? Akşamımızı faydalı uğraşlarla geçirmek yerine ne yapıyoruz? Tv kumandasını elimize alıp saatlerce o dizi senin, bu film benim tembel tembel oturup akşamımızı öldürmekteyiz.

Nasıl üstesinden gelirsiniz?

Kendi işlerinizi başkalarına yaptırmayın. Çok yorgun olabilirsiniz. Canınız ütü yapmak istemeyebilir. Ancak annenize "pantolonumu ütüler misin" demeyin. Kendi işlerinizi kendiniz yapın ki sevmediğiniz işleri başkalarına yaptırma alışkanlığınız olmasın. Unutmayın, annenizin de veya işi yüklediğiniz kişinin de bir sabrı var. Bir gün o da "yeter artık" diyebilir. Yapmanız gereken işleri hiçbir zaman ertelemeyin. Erteledikçe o işi yapma şevkiniz daha çok kırılacaktır.

2- Meraklıyız


Sevgilimize, arkadaşımıza sorduğumuz soruların hiçbir zaman ardı arkası kesilmez. Her zaman onlarla ilgili daha çok şey öğrenmek ve bizimle ilgili ne düşündüklerini bilmek isteriz. Hangimiz en yakın arkadaşımızın veya sevgilimizin günlüğünü karıştırmadık ki? Veya onun e-posta kutusuna girip maillerini okumadık ki? Eğer bunları yapmasaydık bize hazırlanan sürpriz doğum günü partilerini veya arkadaşlarımızın bizim hakkımızdaki gerçek düşüncelerini nasıl bilebilirdik ki zaten?

Nasıl üstesinden gelirsiniz?

Onunla konuşurken ona merakınızı hissettirmeyin. Doğal ve kurnaz davranın. Arkadaşınızın ya da sevgilinizin size daha çok bilgi vereceği şekilde cesaretlendirici ve şaşırmış sorular sorun. Merakınızı gizlemeyi öğrendiğinizde karşınızdaki size zaten öğrenmek istediklerinizi kendiliğinden söyleyecek. Yeter ki siz onun anlattıklarını ilgiyle dinleyin. Ona önem verdiğinizi hissettirin.

3- Açgözlüyüz


Her zaman daha çok ve daha leziz yemekler isteriz. Söz konusu olan eğer tatlıysa asla hayır diyemeyiz. Bir dilim çikolatalı pasta tüm cazibesiyle karşımızda dururken ve bize "beni yersen daha enerji dolu ve çekici olacaksın" diye haykırırken bizim onu reddetmemiz mümkün mü? İstediğimiz kadar tok olalım#8230; Virgina Woolfun ne dediğini hatırlayalım: İnsan yemek yememişse, iyi de düşünemez, sevişemez, uyuyamaz

Nasıl üstesinden gelirsiniz?

Gecenin yarısında yediğiniz bir parça çikolatanın sizi tombiş birine dönüştüreceğini düşünerek canınızı sıkmayın. Size kilo aldırdığını düşündüğünüz yiyecekleri, tatlıları kendinize ödül olarak koyun. Mesela "kitabımı okumayı bitirdiğimde veya projeyi teslim ettiğimde kendimi ödüllendireceğim. Bir dilim frambuazlı pasta yiyeceğim" deyin. Hem kendinize motivasyon faktörü yaratmış olursunuz. Hem de frambuazlı pastayı yerken pişman olmazsınız. Çünkü onu hak ettiniz!

4- Aşırı gururluyuz


Tabii ki hepimiz değerliyiz. Dolayısıyla da gururluyuz! Bir parça gurur egomuzu tatmin etmek için de her zaman ideal, aşırıya kaçmamak kaydıyla tabii ki! Unutmayın, kendinizi ne kadar çok severseniz, dış dünyaya da aynı ölçüde kendinizi sunarsınız. Başkalarını sevmeden önce kendinizi sevmelisiniz. Ki başkaları da sizi sevsin.

Nasıl üstesinden gelirsiniz?

Bir parça gurur herkes için ideal. Ancak gururu böbürlenmeye dönüştürdüğünüz anda sıkıntılar baş göstermeye başlıyor. Etrafınızdakileri kaçıracak veya sizden soğumalarına neden olacak şekilde abartılı davranışlardan kaçının. Kendinizi dünyanın merkezi sanmayın. Kendi kendinize durduk yere çiçek gönderirken başkasından gelmiş gibi bunun nedenini kendinize sorun mesela. Kendi gururunuzu okşayacak saçma davranışlarda bulunmak yerine arkadaşlarınızın gururunu okşayın. Mesela arkadaşınıza yeni elbisesi içinde ne kadar hoş göründüğünü söyleyin. Bir dahaki sefere arkadaşınız sizin gururunuzu okşayacaktır

5- Dedikoducuyuz


Dedikodu yapmak kendimizi çok iyi hissetmemize neden olur. Her zaman konuşacak bir şeyler bulmamızı sağlar. Başkalarını çekiştirmek bizi mutlu eder. "Ben dedikodu yapmayı sevmem" diyen insanların bile aslında dedikodu yaptığını ve büyük bir haz aldığını da görürüz.

Dedikodu yaparken neye dikkat etmeliyiz?

Dedikoduyu kiminle yaptığınıza dikkat etmelisiniz. Unutmayın yerin kulağı var! Size tavsiyemiz asla samimi olan iki kişiden biriyle diğerini çekiştirmemeniz. Bir gün sonra her ikisi de size düşman olabilir.6- Gereksiz alışveriş

6- Alışveriş manyağıyız


Canınız çok sıkıldığında, keyfiniz kaçtığında ne yaparsınız? Genellikle alışveriş değil mi? 1 alana 1 bedava ayakkabı kampanyalarından hangimiz hiç giymeyeceğimiz bir ayakkabıyı almadık ki? Veya yüzde 50 indirim kampanyalarına kanarak yüzde 50 tasarruf ettiğimizi düşünerek neler neler almadık ki! Yeni kıyafet satın almanın bizi daha mutlu yaptığı tartışmasız bir gerçek! Hatta terapiye gitmenize bile gerek yok. Dertlerinizden kurtulmanız için alışverişe çıkmanız yeterli!

Nasıl üstesinden gelirsiniz?

Alışverişe çıktığınızda sadece indirimde diye ürünler almayın. İşinize yarar mı yaramaz mı diye düşünün. Sonra kararınızı verin! Yüzde 50 indirimde diye normalde hiç giymeyeceğiniz bir gömleği almaya gerek var mı? Bizce yok!

7- Kıskancız


Kıskançlık her insanın doğasında var. Az veya çok; Mesela sevgiliniz hem yakışıklı, hem seksi, hem de eğlenceliyse onu kıskanmamamız mümkün olur mu? Tabii ki hayır! Onu boğmayacak şekilde hafif kıskançlığa evet. Ancak onun sizden nefret etmesine neden olacak davranışlara da hayır!

Nasıl üstesinden gelirsiniz?

Öncelikle kıskanç olduğunuzu kabul edin. O duygularla yaşarken, kıskançlığınızı reddetmeniz size hiçbir şey katmayacaktır. Sevgilinize şöyle bir cümle kurabilirsiniz mesela. "Sevgilim benim kıskanç olduğumu sen de biliyorsun. Şule in senin çevrende dolaşarak sana kur yapmasından rahatsız oluyorum." Tüm geceyi mide ağrılarıyla geçirmektense sevgilinizle açık açık konuşmanın faydalı olacağını düşünüyoruz.

Renkli Barkod Yazıcılar: Hangi Alanda Kullanılır Ve Ne İşe Yarar

Renkli Barkod Yazıcılar: Hangi Alanda Kullanılır Ve Ne İşe Yarar
Renkli barkod yazıcılar, yazıcıların bir türüdür ve renkli barkodları yazdırabilirler. Barkod yazıcıları, birçok farklı sektörde kullanılır ve çeşitli amaçlar için kullanılabilirler. Örneğin, ürün etiketlerinin yazdırılmasında, depolama ve stok takip sistemlerinde, ödeme işlemlerinde veya ürünlerin teslimatı sırasında kullanılabilirler. 
 
 Renkli barkod yazıcılar, çoğunlukla termal yazıcı teknolojisi kullanırlar ve çok hızlı bir şekilde yazdırırlar. Ayrıca, renkli barkod yazıcılar genellikle kullanıcı dostu bir tasarıma sahiptir ve kolayca kullanılabilirler.
 
 Renkli Barkod Yazıcılarının Özellikleri
 
 Renkli barkod yazıcıların birçok farklı özelliği vardır ve bu özellikler yazıcının hangi amaçla kullanılacağına göre değişebilir. Örneğin, bazı renkli barkod yazıcıları çok yüksek çözünürlükte yazdırma özelliğine sahip olabilirler ve bu, yazdırılan barkodların netliğini artırır ve okunma oranını arttırır.
 
 Diğer yazıcılar ise daha fazla kağıt kapasitesine sahip olabilirler ve bu, yüksek volümlerde barkod yazdırma işlemlerinde kullanışlı olabilir. Ayrıca, bazı renkli barkod yazıcıları, çeşitli kağıt tipleri ve boyutlarını destekleyebilirler ve bu da kullanıcıların daha fazla esneklik sağlar.
 
 Renkli barkod yazıcıların bir diğer önemli özelliği de, yazdırılan barkodların dayanıklılığıdır. Barkodların çeşitli koşullarda ve ortamlarda okunabilir olması önemlidir ve bu nedenle, renkli barkod yazıcıları genellikle yazdırılan barkodların dayanıklılığını artıran özelliklere sahip olurlar. Örneğin, suya dayanıklı kaplama özelliğine sahip olan yazıcılar, nemli ortamlarda bile barkodların okunabilir olmasını sağlar.
 

 Renkli Barkod Yazıcılardan Bazı Modeller

 
 Epson Cw-C4000e
 
 Bu yazıcı, termal transfer teknolojisi kullanır ve çok yüksek çözünürlükte renkli barkodlar yazdırabilir. Ayrıca, bu yazıcının çok hızlı yazdırma hızı vardır ve bir dakikada ortalama 300 etiket yazdırabilir. Epson Cw-C4000e ayrıca, çeşitli kağıt tipleri ve boyutlarını destekler ve bu nedenle kullanıcıların daha fazla esneklik sağlar.
 
 Epson TM-C7500
 
 Ürün etiketlerinin yazdırılmasında, depolama ve stok takip sistemlerinde, ödeme işlemlerinde veya ürünlerin teslimatı sırasında kullanılabilir. Ayrıca, bu yazıcının dayanıklı kaplama özelliği vardır ve bu nedenle, nemli ortamlarda bile barkodların okunabilir olmasını sağlar.
 
 Epson TM-C7500G
 
 Epson C7500 serisinin bir üyesidir ve benzer özelliklere sahiptir. Bu yazıcı, G modeli olarak adlandırılır ve bu, yazıcının RFID (Radio Frequency Identification) özelliğine sahip olduğunu gösterir. Bu özellik, yazıcının RFID etiketlerini okuma ve yazma yeteneğine sahip olduğu anlamına gelir. Bu özellik, ürünlerin takibi ve izlenmesinde kullanışlı olur.
 
 Primera LX500
 
 Kullanıcı dostu bir tasarıma sahiptir ve kolayca kullanılabilir. Okuma ve yazma yeteneğine sahiptir. Ayrıca, bu yazıcı, birçok farklı işletim sistemiyle uyumludur ve bu nedenle, çeşitli cihazlarda kullanılabilir.
 
 TSC CPX4
 
 Yazdırma işlemini kolaylaştıran özellikler sunar. Örneğin, bu yazıcı, bir barkod tarama özelliğine sahiptir ve bu, barkod tarama işleminin hızını arttırır ve RFID Teknolojisine sahiptir. Ayrıca, TSC CPX4, çeşitli yazılım araçları ve yazıcı yönetim sistemlerine sahiptir. Bu sayede, yazıcı kullanımı ve yönetimi daha kolay hale gelir. Yüksek çözünürlükte renkli barkodlar yazdırabilir ve çeşitli kağıt tipleri ve boyutlarını destekler.

Bumerang - Yazarkafe